İçeriğe geç

Üst bilişsel okuma nedir ?

Üst Bilişsel Okuma Nedir? Felsefi Bir Bakış

Bir gün bir kitap okurken, satırların ötesine geçip, aslında sadece kelimelerin değil, o kelimelerin arkasındaki düşünsel yapıyı da anlamaya çalıştığınızı fark ettiniz mi? Yani, sadece okuduğunuz metinle değil, metnin yapısal bütünlüğüyle, argümanları kurma biçimiyle, hatta metni yazarken yazarın hangi varsayımlar üzerinden hareket ettiğini sorgulamaya başladığınızda, okuma deneyiminiz başka bir düzeye taşınmış demektir. İşte bu tür bir okuma biçimi, “üst bilişsel okuma” olarak adlandırılabilir.

Ancak bu tür bir okuma sadece teknik bir beceri değil, aynı zamanda etik, epistemolojik ve ontolojik bir bakış açısını da gerektirir. Üst bilişsel okuma, düşünme süreçlerimizi anlamamız, bilgilerimizi sorgulamamız ve dolayısıyla dünyayı nasıl algıladığımızla ilgili derin bir keşfe çıkarır. Bu yazıda, üst bilişsel okumanın ne olduğunu, felsefi bir perspektiften ele alacak ve bu süreçte karşımıza çıkan etik, epistemolojik ve ontolojik soruları keşfedeceğiz.
Üst Bilişsel Okuma: Temel Tanım

Üst bilişsel okuma, okuma ve anlamanın ötesine geçmeyi ifade eder. Klasik okuma, kelimeleri ve metinleri anlamakla sınırlıdır, ancak üst bilişsel okuma, metnin nasıl yapılandırıldığını, yazarın hangi önkabullerle yazdığını, hangi mantıksal çerçeve içinde hareket ettiğini anlamaya yöneliktir. Başka bir deyişle, okuma sadece bir kelime ya da cümle çözümlemesi yapmakla kalmaz, okuma sürecinin kendisini de sorgular.

Metinlere yönelik üst bilişsel okuma, aynı zamanda metni eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmeyi gerektirir. Okuyucu, sadece metni anlamakla kalmaz, aynı zamanda metnin anlam üretme sürecine, dilsel yapılarına ve okuyucunun algısını nasıl yönlendirdiğine dair derin bir farkındalık geliştirir. Bu okuma biçimi, sadece “ne yazıyor?” sorusunu değil, “yazarın ne amaçla yazdığı” ve “bu yazı hangi gözlemleri barındırıyor?” sorularını da gündeme getirir.
Etik Perspektiften Üst Bilişsel Okuma

Etik açıdan, üst bilişsel okuma, metni yalnızca bir bilgi kaynağı olarak değil, aynı zamanda bir değerler, normlar ve ahlaki sorumluluklar aracı olarak ele almayı gerektirir. Her metin, belirli bir bakış açısına, kültürel ve toplumsal değerler çerçevesine dayanır. Bu bakımdan, üst bilişsel okuma, metnin yalnızca yüzeyine bakmayı değil, onun arkasındaki değerleri ve etik soruları da sorgulamayı içerir.

Felsefi açıdan, etik sorunlar şu soruları gündeme getirebilir: “Yazar bu metni yazarken hangi etik değerleri göz önünde bulunduruyor?” “Metin, etik açıdan doğru ya da yanlış bir yaklaşımı mı temsil ediyor?” Yunan filozofu Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı eserinde önerdiği gibi, insan, erdemli bir yaşam sürerken kendi etik değerlerini sürekli olarak sorgular. Aynı şekilde, üst bilişsel okuma, okuyucunun metni etik bir değerlendirmeye tabi tutmasına olanak tanır. Bu süreç, bir bakıma bireyin ahlaki algısını şekillendiren bir deneyime dönüşebilir.

Örneğin, günümüzde sosyal medya ve popüler kültür metinlerinin geniş bir kitleye ulaşması, bir tür etik sorumluluğu gündeme getirmiştir. Bir gazeteci ya da yazar, bir metin yazarken sadece bilgi aktarmakla kalmaz, aynı zamanda o bilginin etik sonuçlarını da düşünmek zorundadır. Ancak üst bilişsel okuma, okuyucuyu bu sorumlulukları sorgulamaya ve metnin ahlaki boyutları üzerinde düşünmeye davet eder. Bir metnin yalnızca bilgi aktarımını değil, aynı zamanda birey ve toplum üzerindeki etkilerini de tartışmak gereklidir.
Epistemoloji ve Üst Bilişsel Okuma: Bilginin Sınırlarını Sorgulamak

Epistemolojik açıdan üst bilişsel okuma, bilginin sınırlarını ve doğruluğunu sorgulayan bir bakış açısına dayanır. Bilginin doğası üzerine felsefi tartışmalar, tarih boyunca büyük filozofları meşgul etmiştir. Platon, bilgiyi yalnızca doğru ve güvenilir verilerle sınırlı tutmuşken, Kant bilgiye dair daha subjektif bir yaklaşım geliştirmiştir. Epistemolojinin bu farklı yaklaşımlarının ışığında, üst bilişsel okuma, metnin bilgi üretme sürecini analiz etmeye odaklanır.

Bir metni okurken, okuyucu sadece metnin ne söylediğini değil, aynı zamanda “bu bilgi nasıl elde edilmiştir?” sorusunu da sormaya başlar. Yazarın bilgiye nasıl ulaşmaya çalıştığı, hangi kaynakları kullandığı ve bu bilgiyi sunma biçimi epistemolojik bir bakış açısı gerektirir. Üst bilişsel okuma, okuyucuyu, sadece metindeki bilgilere değil, aynı zamanda bu bilgilerin nasıl oluşturulduğu ve doğruluğunun ne derece güvenilir olduğuna dair bir sorgulama yapmaya teşvik eder.

Örneğin, bilimsel metinlerde verilen bilgiler, her zaman geçerliliği kanıtlanmış sonuçlara dayalı olmayabilir. Burada önemli olan, okuyucunun sadece “bu bilgi doğru mu?” sorusunu sormak değil, aynı zamanda “bu bilgi nasıl doğrulandı?” ve “bu bilgiye ne tür varsayımlar eklenmiştir?” gibi sorulara da cevap aramaktır. Böylece, epistemolojik bir perspektiften bakıldığında, üst bilişsel okuma, bilgiye dair daha derin bir kavrayış geliştirir ve sadece yüzeysel anlamaktan öteye geçer.
Ontolojik Perspektif: Okuma ve Gerçeklik İlişkisi

Ontolojik bir perspektiften bakıldığında, üst bilişsel okuma, gerçekliğin inşa edilme biçimini sorgular. Okuduğumuz her metin, bir anlam inşa eder; ancak bu anlam, yalnızca okuyucunun zihninde şekillenen bir gerçekliktir. Felsefi anlamda, okuma, bireyin gerçekliği nasıl algıladığını ve bu algının nasıl yapılandığını belirler. Heidegger’in varlık anlayışında olduğu gibi, okuma eylemi, varlıkla ilişkilenme biçimimizi etkiler.

Üst bilişsel okuma, metnin “gerçeklik” inşa etme biçimlerini analiz eder. Her metin, kendine özgü bir gerçeklik yaratır; okur ise bu gerçekliği kendi varoluşsal deneyimleriyle harmanlar. Bu süreçte, yazarın niyeti, dilin yapısı, kullanılan semboller ve okurun kişisel deneyimleri, gerçekliğin şekillenmesinde önemli rol oynar. Üst bilişsel okuma, metnin ontolojik yapısını, yani gerçeği inşa etme biçimini ve okurun bu yapıyı nasıl algıladığını sorgular.

Bir metnin içeriğine odaklanmak yerine, bu içeriğin arkasındaki “gerçeklik” hakkında düşünmek, okurun hem kendi kimliğini hem de çevresindeki dünyayı nasıl anlamlandırdığını keşfetmesine olanak tanır. Heidegger’in “Dil, varlığın evi” sözünden hareketle, okuma sadece dilsel bir eylem değil, aynı zamanda varlığımızı anlamlandırma sürecidir.
Sonuç: Üst Bilişsel Okuma ve İnsanlık

Üst bilişsel okuma, bir okuma biçiminden çok daha fazlasıdır; aslında bu, okurunun dünyayı, bilgiyi, etik sorumlulukları ve gerçekliği daha derinlemesine sorgulamasını sağlayan bir felsefi deneyimdir. Etik, epistemoloji ve ontoloji gibi felsefi disiplinlerin birleşiminden doğan bu okuma tarzı, sadece kelimelerin ötesine geçmekle kalmaz, aynı zamanda düşünme biçimimizi dönüştürür.

Bugün, metinlere yaklaşımımızı sorgularken, aslında kendi düşünsel yapılarımızı, değerlerimizi ve gerçeklik anlayışımızı da sorguluyoruz. Üst bilişsel okuma, bir metni anlamaktan çok, o metnin arkasındaki derin felsefi soruları keşfetmek anlamına gelir. Okuduğumuz her kelime, bizi sadece bilgilendirmez; aynı zamanda varoluşsal sorular sormaya davet eder.

Okuma eylemi, sadece bir bilgi aktarmak mıdır, yoksa dünyayı ve kendimizi nasıl anlamlandırdığımızı yeniden keşfetmek için bir yol mudur?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort ankara escort
Sitemap
betcivd casinoilbet casinoilbet yeni girişBetexper giriş adresibetexper.xyzm elexbet